17 Ocak 2010 Pazar

Det kommer att bli ensamt på jorden, İskandinavya köpek festivali haberi yarım kaldı; Beşinci yazı

‘Birkaç yıl önce Alaskalı bir adamla tanıştım ve onunla kurt üzerine konuştuk. "Kurt hiç de sorun değil.

"Buna karşın ayı genellikle bir sorundur. Kurtları ormanın derinlerinde bile görmüyoruz," dedi bu adam bir orman itfaiyecisi olarak. Alaska’da 8000 kurt var ve bu yüzey İsveç’ten üç kat daha büyüktür. Eğer buna göre sayarsak, İsveç’te yaklaşık 3000 kurt olmalı.’

Değerli İzleyici,

İskandinavya’nın en büyük köpek festivali, Kennel Fuarı ile başlattığımız haberler orada kaldı. Apansızın bir 'kurt avı' haberi öne düştü. Bu nedenle fuarda ödül alanlara yine sıra gelmedi.

Olaylar şöyle ilerledi. Ocak ayı boyunca hemen her gün bir kurt avı haberi çıktı gazetelerde. ‘2 Ocakta sürek avı başladı ve 3 Ocakta akşama dek 24 kurt avlandı. Belirlenen kontenjana göre geride avlanacak 3 kurt kaldı,’ diye yazmıştım.

Orada kalmadı, çeşitli tepkiler yağdı. Çıkan envantere göre 1970'lerde kurt soyu bırakılmamış İsveçte. Bugün olanlar Rusya'dan sınırı geçen bir timin yavruları. Yasa, 200'den fazlasına av izni veriyor.

Yanda kupürü görülen gazetede, 9 Ocak günü Hanne Kjöller ilginç bir yazı yayımladı, üstte kısa alıntıyı veri olsun diye oradan çevirdim. Yazının son tümcesi de şöyle; ‘Kurtlardan nefret edenler için onlara bir seçenek, kurtların olmadığı bölgede yaşasınlar.'

İşte böyle! İşin acıklı tarafı, kurt avcıları da hızlarını alamadılar.

DN okurlarının yoğun tepkileri üzerine, gazete Alrik Williams adında bir okurun mektubunu da yayınladı. Üst başlık ile kipürdeki tümcesi şöyle; ‘Sonunda eko sistemi çökerteceğiz ve doğanın dengesini bozduktan sonra bu gezegende tek başına kalacağız...’

Bu olay tam sona ermemişti ki, Güney’de Skone’deki hayvanat bahçesindeki kurtlardan birisinin tutuldukları yerden toprağı kazıyarak çıkması ve parkın içindeki öteki hayvanlara zarar vermesi ve ardılı günde anaç kurdun da bu yolu kullanması üzerine on iki üyeli kurt ailesinin itlaf edildiği haberi de geldi. Bu konuya bakışları çekmemin nedeni var. Alrik Williams’ın değindiği gibi, eko sistemin çökmesi...

Benzer bir konuya gönderme yapıyor, köpek fuarından derece alanları tanıtacağımı yineliyor; eriyen buzullarla 'can/çekişen' doğadan habersiz gururla yarışa giren birini yanda sunuyorum.

Doksanlı yıllarda Muğla Köyceğiz’e 2 km batıda, bir çevreci olarak o doğada tek başıma, elektriksiz bir kulübede yaşadım. Oraya kış gelince soluğu yaz olan Hindistan'da alır, Muğla'ya yaz gelince klübeye dönerdim. O yıllarda çevre köylerde bir yılan katliamı söylentisine tanık oldum. Bir köylü, 'bu yıl 200 tane yılan öldürdüm, 'dedi.

Kulübemin bulunduğu ve benim aylarca yaşadığım yerde olan yılanlardan ise benim karşıma çıkanlar kaçıp gidiyordu.

Yılanlardan bu denli korkmanın nedeni olmadığını, keçilerini her gün kaldığım doğa parçasının önünden geçiren Ayşe Hanım da bana iki sözcükle özetledi. Ayşe Hanım'ın melekleri başlıklı bu haber yazım Hürriyet Gazatesi'nde yayımlandı o günlerde.

Ayşe Hanım dedim; ‘yılanlardan korkmuyor musun?’ Dedi ki; ‘Kötülük insanlardadır! Şöyle elini iki defa şap şap vurursan, bir de öksürürsen, yılan kaçar gider. Çoğu zehirli bile değildir.’

Orada gördüklerim, İsveçli bir gazete okuru Alrik Williams’ın değindiği gibi, eko sistemin hassas dengeleri idi. Bilmem şimdi durum nedir...

'İlk gün kahraman kurt cinsi köpeklere madalya verildi.

'İşe bakın ki insanları kriminal kişilerden kurtaran kahramanlar, doğanın zor koşullarında açlık ve susuzluk ve -20 derece soğukla iç içe yaşayan kardeşlerini kurtaramadı,' diye yazmıştım.

Bu kahraman alınmış olmalı! Madalyasını orada unuttu, hafifçe omuz vurarak ikinci kez ekrana girdi ve üstte boy göstermeyi sürdürüyor şimdi. Ne yapabilirim, işte paradokslarla bir arada yaşıyoruz!
Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez
Stockholm, 17 Ocak 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder