9 Şubat 2011 Çarşamba

Stockholm Arme Museum och 'Hur såg en soldats vardag ut under 30-åriga kriget ..' Dokuzuncu yazı...

'Demiri yaman çekiçlerdi amcam. Ben kavları ocağa ekerdim..'* İşte bu tür anısal dizelerle sizlere bir demirci ezgisi söylemek geldi bir anda içimden. Olsun! Evet! Söz, bunu başka birgün deneyelim.

I dag den Onsdag 9 Februari 2011/Bugün Çarşamba, 9 Şubat 2011, Stockholm haber. Arme Museum! 'Hur såg en soldats vardag ut under 30-åriga kriget och hur var det växa upp under världskriget i det neutrala Sverige?'

Değerli İzleyici,

Otuz yıl savaşlarına katılan ve belki de yaşamını orada bırakan bir askerin savaştaki günlük yaşamı nasıldır?

Savaş tarihi yazıcıları vardır. Çağlara ve dönemlere göre, gelişen teknoloji ile ilerleyen, kimilerine göre kimi keşifleri de getiren savaşlar, insanlık için aşılmaz bir labirenttir.

İlk fotoğrafta gördüğümüz demirci, bir savaş arabası ile cepheye gitmiş ve orada istenen şeyi yapmaya çalışıyor izlenimi vermektedir.

Göründüğü kadarı ile teknolojik ivmeler öncesi bir savaş arabısıdır bu. İki yüz yıl önceye dek gider. O sıra kılıçlar için örs ve çekiç gerekir.

Kılıçlarla hücuma kalkan süvari sınıfından söz edilir. Amerika iç savaşında en çok gördüğümüz sahnelerdir bunlar.

İnsanlar arasındaki bu mistik savaş tutkusu da henüz tam anlaşılmış değil, dedim bir önceki yazıda. Oysa savaşlar sınıflandırılabilir. Göreceli olarak savaş, birinin ötekine üstünlük kurması ve bu uğurda ölümü göze almasıdır, kısaca. Aslında savaşın geçtiği yerler, kıtlık, yokluk, açlık gibi durumlar içine düşer.

Savaş bu yanı ile insanlık düşmanı bir olay, olgu konumundadır. Öteki tarafta ise kendisini savunmak için savaşır insan.

İyi de insan neden insana saldırır? İşte dünya nimetlerinin adil olmayan paylaşılması, denir buna bir anlamda.Top, tüfek, kılıç, süngü, çeşitli mermilerle vurulan askerlerin yanı sıra, doğa güçlerine karşı dayanamayan masum insanlar da yok olur gider savaşlarda.

Tolstoj (1828-1910) insanlığın bu tutkusunu 'Savaş ve Barış' adlı realist/gerçekçi romanıyla yansıttı ve unutulmazlar arasına girdi bu roman ve Tolstoj.

İnsanoğlu savaşmak zorunda kalmasın, demek yeter mi?

Savaşın yıkımını anlatan müzeler, biraz da bu konuda düşündürmek ister insanı.

O parlak üniformaların ardında, o ışıltılı madalyaların ardında hangi gerçekler var, biraz da bunu anımsatan bir müzedir bu, Stockholm Askeri Müzesi.

Utställningar inleds med ett rum för eftertanke. Varför har kriget varit mänslighetens ständiga följeslagare?
Çağına göre geçen bir savaş ve bu savaşa katılan askerin günübirlik yaşamı, rutin yaşamı da vardır evet. Bu nedir?

Savaşa katılmayanlarla farkı nedir? O da yer, içer ve öteki gerekleri yapar ve ölüm korkusu altında yapar bunları.

Müzeler her nedenle olursa olsun savaşan insanın bu yanını da geride bıraktıkları ile anlatmayı dener bir açıdan. Bunlardan ders çıkarmak ise ayrı bir konudur...

Sevgi, içtenlik...

Tekin Sonmez, 9 Şubat 2011, Stockholm

Fotoğraflar: Feryal Özkale Sönmez

* Tekin Sönmez'in, TRT 1970 şiir ödülü verilen 'Şafağın Demircisi' adlı şiirinden...

Arme Museum, Stockholm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder